Neda Saeedi (d. 1987, Tahran, İran) Berlin’de yaşıyor ve çalışıyor. İlk olarak Tahran’da Raffie Davtian’ın yönetiminde klasik heykel eğitimi aldı. Daha sonra Almanya’ya taşındı ve Prof. Hito Steyerl’in danışmanlığında Berlin Sanat Üniversitesi’nde (UdK) okudu. Saeedi, kristalleşmenin ve yerlerin geçmişinin inşa edildiği ve tüketildiği süreçleri çevreleyen güç dinamikleriyle ilgileniyor. Mimari ve şehir planlamasının sembolizmi de dahil olmak üzere kaynaklardan yararlanarak, malzemelerin tarihsel ve politik rezonansını, nesneler ve bedenler arasındaki fiziksel ilişkileri araştırıyor. Bu nedenle, ilgi alanları ve yöntemleri genellikle birlikte bu süreçlerin üzerine kurulduğu alt tabakayı oluşturan belgeleri, malzemeleri ve yapıları incelemektir; uzamsal ayarların ve nesnelerin maddeselliğinin kullanımı yoluyla bu geçmiş hikayeleri yeniden canlandırıyor, genellikle insan ya da insan olmayan bedenleri çağrıştırıyor.
Camları Sadece En Yüksekten Uçan Kuşlar Paramparça Edebilir, 2022.
Bölgeye özel vitray pencereler, değişken boyutlar
İçli Aden Bahçesi: Dehşete Düşen Kabile, 2018.
Görsel-işitsel yerleştirme, değişken boyutlar
Camları Sadece En Yüksekten Uçan Kuşlar Paramparça Edebilir, anlatı işlevine sahip kilise camlarından esinlenen bir vitray cam serisidir. Seçilen müdahale alanı (yani pencereler) gibi Küresel Kuzey’in sınırları da ekonomiyi ivmelendiren yakıtların, malların ve hizmetlerin serbest akışına izin veren seçici geçirgenlik sergilerken, düşüncesiz hareketleriyle prekaryalaştırdığı bedenleri engellemektedir. Mevcut çalışma, en yüksek uçuşa sahip olduğu bilinen göçmen ve diğer kritik tehlike altındaki kuşlara benzetmeler yaparak; savunmasız olanlara temsili bir destek sunmaktadır.
İçli Aden Bahçesi: Dehşete Düşen Kabile; modern tarihte Bachtiaris kabilesiyle ilgili olaylara ve İran devletinin bu kabileyi ABD’ye şeker tedarikçisi olarak Küba’nın yerini alan bir sanayi kasabası olan Shooshtar-e Noe sınırları içerisinde tutmaya karar vererek kabilenin göçebe kültürünü ve yaşam biçimini nasıl dramatik bir şekilde değiştirdiğini incelemektedir. Bahsi geçen bu kasabanın kuruluşu, İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’nin 1963’te “Beyaz Devrim” olarak pazarlanan modernizasyon reformlarının bir parçasıydı. Reformlar, kırsal kesimin sanayileşmesini ve göçebe grupları “uygarlaştırma” girişimini içeriyordu. Yaşam tarzlarını ve sosyal yapıyı, şimdiye kadar sadece süt ve et sunmakla kalmayıp aynı zamanda giysi ve zanaat yapımında da kullanılmak üzere ham yün sağlayan koyunlar belirlemişti.
Son yıllarda, bölgedeki şeker fabrikası zehirli atık sızdırmakta ve bunun sonucunda da bölge zamanında İran’ın başlıca sulak alanlarından biri kabul edilirken şimdilerde çorak bir araziyi andırmaktadır. Çölleşme, türlerin yok olması ve daha sık görülen kum fırtınaları bu değişimin sonuçları arasındadır.