3. Mardin Bieanali’nin en önemli özelliği; bu yıl herhangi bir küratörün tayin edilmeyip geniş bir kadroyla -Mardinlilerin de etkin rol almasıyla- kolektif olarak yapılması. Aralarında Ferhat Özgür, Fırat Arapoğlu, Mehmet Baran, Sait Tunç, Mesut Alp, Fikret Atay, Hakan Irmak, Ferhat Satıcı, Hülya Özdemir, Claudia Segura Campins, Canan Budak, Can Bulgu’nun da bulunduğu çok geniş bir gönüllü grup tarafından düzenleniyor. Bu grup içinde “esnaf ve sanatkâr”lar da yer alıyor, kadınlar ve çocuklar da… Ve sanatçı Döne Otyam. O da bienalin en önemli isimleri arasında. Mardin’in kendisi için ne ifade ettiğini soruyorum. Cevap, “Tuhaf bir bağ, tuhaf bir düşkünlük bu… Mardin’e her gelişimde hâlâ değişik yerler, insanlar ve hikâyelerle karşılaşıyorum ve bunu büyük bir şans, büyük bir öğreti olarak görüyorum. Başka herhangi bir yere giderken bu denli heyecanlandığımı görmedim. Oradaki dostlarım, Mardin ve sanat birleşince bu kadim şehir, hayatımın en etkileyici tecrübesine dönüşüyor.” diyor.
Bu Bienal Çok Farklı
Bu yıl farklı bir bienal deneyimi yaşanacak. İki ana mekân var: Mor Efrem Manastırı ve eski Alman Karargâhı. Ayrıca Mardin Müzesi, Keldani Kilisesi ve çarşılar da bienalin mekanları arasında. Arkeolojik ve tarihi mekanlarda ilginç performanslar olacak. Sanatçılardan bazıları aylar öncesinden Mardin’e gelip şehrin toplumsal, gündelik, kültürel ve sanatsal atmosferini soludular ve bienal izleyicileri için tasarladılar. Ayrıca Mardin Sinema Derneği’nin Mezopotamya ovasını kucaklayan açık hava sinemasında videoart seçkileri de olacak.
Mitolojiler Ön Planda
Ali Artun’un bienaller üzerindeki fikirleri doğrultusunda hareket eden ekip, onun önerisi ile mitolojileri fikir olarak benimsemiş. Zaten Mardin, Mısır’dan Hindistan’a uzanan antik uygarlıklar coğrafyasının merkezinde kurulmuş bir kent. Yüzyıllardır beslenmiş olduğu sembolik dünyanın, ikonlar ve mitler evreninin, sanat ve edebiyatın izlerini gerek mimarisinde gerekse Mardinlilerin gündelik hayatında hala koruyor. Evlerde, dükkanlarda, atölyelerde birikmiş olan muskalar, tılsımlar, ikonlar, ziynetler, giysiler, kitaplar, resimler, fotoğraflar, kap-kacak gibi nesneler, Mardin’in biricikliğinin parçaları. Döne Otyam’a göre Mardin, “Bu anlamda her nesnenin birbiriyle gizemli ilişkiler kurduğu, dile gelmeyen mitler yazdığı özel ‘müze’lerden oluşuyor adeta… İşte bu yıl, büyüsü bozulmuş bu ‘nadireler kabinesini’ yeniden şiirselleştirmeyi öneriyoruz.” diyor ve ekliyor; “Sanatçıları, bunların hafızasını keşfetmeye, mitolojisini yazmaya çağırıyoruz.”