Mardin’de bir lokantaya da girseniz, bir kuyumcuya da fark etmez; insanların günlük hayatlarını belirleyen tarihi ve kültürü elinizle tutmuş gibi olursunuz.
Bu yaz, mevsimin gözde kenti Mardin. Özellikle ‘kültür alıcısı’ çok sayıda yerli ve yabancı turist, bu kadim şehrin yolunu tutuyor; terörden uzakta bir Güneydoğu kenti olması da artısı… Son yıllarda özel havayolu şirketlerinin bu kente yönelik sefer sayılarını artırması da, Mardin’i ayrıca bir cazibe merkezi haline getiriyor. Taleple birlikte artış gösteren butik otellerde yer bulmak şimdiden zor… Taşın ve inancın şehri, ünlü şair ve yazar Murathan Mungan’ın da kenti. Mardin’in paralel sokaklarını birbirine bağlayan ve ‘abbara’ adı verilen dar geçitler, bir sanat bienaline de ilham vermiş. ‘AbbaraKadabra’ başlığıyla düzenlenen etkinlik 5 Temmuz’a kadar sürecek.
Abbaralar Sığınaktır
Mardin’in ilk bienalinde kentin zengin altyapısından da beslenen birçok sürprizli ‘iş’ dikkat çekiyor. Sunexpress’in ilk İzmir-Mardin uçuşu onuruna yıllar sonra yeniden gezip görme şansı bulduğumuz şehir, onca bilinirliğine rağmen yine de sürprizlerle doluydu. Güzeldi, çok güzeldi…
Mezopotamya Ovası denizi andırır. Mardin sokakları birbirine daracık geçitler, yani abbaralarla bağlanır. Serin ve koyu gölgeli bu abbaralar, ağır sıcaklarda küçük ve kuytu sığınaklar gibidir. Zaten ‘karanlık geçit, oyuk’ anlamına gelen ‘abbara’, kentin olmazsa olmazıdır; ayrıca ‘surdan bir şehri’ anlatır. Görmüş geçirmiş vakur bir hali vardır Mardin sokaklarının. Süryaniler, Yezidiler, Araplar, Artuklular, Osmanlılar, Cumhuriyet kuşağı ve daha nicelerine tanıklık etmiştir. Türlü medeniyetlere kesme taştan oyulmuş beşik gibidir. Efsunludur Mardin, o gösterişi sevmese de büyüleyicidir. Sokaklarını dolaşıp tozunu yuttukça, eşsiz bir yerde olduğunuzu anlarsınız. Kasımiye ve Zinciriye medreseleri, Tokmakçılar Konağı, Deyrulzafaran Manastırı, Mar Gabriel, Kırklar Kilisesi, Sabancı Müzesi ile öyle bir tarihsel yolculuğa çıkartır ki; ömre bedeldir. Mardin’i kavramak için kenti adım adım gezmeniz gerekir.
Mardin’de Türklerle, Süryanilerle, Kürtlerle ve Araplarla sohbet ettiğinizde ya da geleneksel lezzetleri sunan konak veya hanlara girdiğinizde, gerçekten çok dinli ve çok dilli bir kentin sizi (her anlamda) ‘beslediğini’ hissedersiniz…